30 Aralık 2009 Çarşamba
ilkgözağrım
Sen doğduğunda, anne değildim oldum
Seninle anneliği öğrendim
İrem doğduğunda hiç acemilik çekmedim
Sen bana herşeyi öğretmiştin çünkü ...
Yarın 6. yaşını karşılayacaksın
Ben yine, sen pastanı üflerken,
seni annenin kucağına verdikleri ilk anı hatırlıcam...
Doğduğun gün hertaraf bembeyaz kar dı...
Dört gözle yarın kar yağmasını bekliyorsun biliyorum, hatta annen sana yarın kar yağmaz dediğinde ağlayacak kadar istiyorsun kar yağmasını , ah be güzel gözlüm keşke yağsa , sen istediğin için , sen çok ama çok mutlu olasın diye ama, yağmayacak, üzülme ne olur ?
Senin İrem'i sardığın, öptüğün gibi sarıyor öpüyorum , yüreği kocaman sevgi dolu kızımsın , seni çok çok çok seviyorum
Doğum günün kutlu olsun teyzecim...
mutlu yıllar ...
BİZE VERMEKTEN BAHSET
"sahip olduklarınızdan verdiğinizde,
çok az şey vermiş olursunuz;
gerçek veriş, kendinizden vermektir.
çünkü sahip olduklarınız, yarın ihtiyacınız olabilir
diye saklayıp koruduğunuz şeylerden ibaret değil mi?
ve yarın, kutsal şehre giden hacılari takip ederken, kemiklerini,
iz bırakmayan kumlara gömen fazla uyanık bir köpeğe ne getirebilir?
ve ihtiyaç korkusu da, ihtiyaçtan başka birşey değil midir?
kuyunuz tamamen doluyken susuzluktan korkmak,
tatmin olamayan bir susuzluk göstermez mi?
çok fazla şeye sahip olup, çok az verenler, bunu
gösteriş isteyen gizli arzuları için yaparlar,
ki bu da armağanlarını yararsız kılar.
ve bazıları vardır ki, çok az şeye sahiptirler ve hepsini verirler.
bunlar hayata ve hayatın definesine inananlardır,
ve kasaları hiç boş kalmaz.
bazıları sevinçle verirler, bu sevinç onların ödülüdür.
bazıları ise ıstırap içinde verirler ve bu acı onların vaftizidir.
ve bazıları vardır ki, ne vermenin acısını hissederler,
ne sevinç ararlar, ne de bir erdemlilik düşüncesi taşırlar;
onlar, şu vadideki mersin ağacının kokusunu salısı gibi verirler.
böyle kişilerin ellerinde tanrı dile gelir ve onlarin gözlerinden tanrı, dünyaya gülümser.
istendigi zaman vermek güzel bir davranış olabilir; fakat
istenmeden, ihtiyacı hissederek vermek çok daha anlamlıdır.
ve cömert olan için, verecek kimseyi aramak, veriş olayından daha fazla sevinç getirir.
vermekten alıkoyacağınız herhangi bir şey olabilir mi?
sahip olduğunuz her şey bir gün verilecektir.
öyleyse şimdi verin ve vermenin hazzını mirasçılarınız değil siz yaşayın..
çoğunlukla şöyle dersiniz:
'vereceğim, ama hak edeni bulabilirsem.'
ne koruluktaki meyve ağaçları böyle düşünür, ne de çayırdaki sürüler.
onlar, saklandığında çürüyecek olanı, yaşayabilsin diye verirler.
herhalde kendisine günler ve geceler verilmesini hak eden
bir kişi, sizden gelebilecek şeyleri de hak eder.
ve hayat okyanusundan içmeye hak kazanmış bir insan,
sizin küçük ırmağınızdan da bir bardak su alabilir.
faydasından öte, kabul etmenin gerektirdiği cesaretten ve
güvenden daha büyük bir değer var mıdır?
ve siz kim oluyorsunuz da, onların göğüslerini yırtarak
gururlarını korunmasızca ortaya seriyor, sonra da onların değerlerini örtüsüz ve gururlarını
utanmasız olarak değerlendiriyorsunuz?
önce kendinizi vermeye hak kazanmış ve verme olayında bir aracı olarak görün.
çünkü gerçekte herşeyi veren hayattır ve siz kendinizi bir verici olarak belirlediğinizde,
sadece bir tanık olduğunuzu unutuyorsunuz.
ve siz alıcılar, ki hepiniz bu gruba dahilsiniz,ne kendinize
ne de size verene bir boyunduruk yüklememek için,
hiç bir minnet hissi taşımayın.
bunun yerine, armağanları kanat yaparak, verenle beraber yükselin;
çünkü borcunuzu gereğinden fazla abartmak, annesi özgür yürekli dünya, babası evren olan cömertlik olgusundan şüphe etmek demektir..."
Khalil Gibran
29 Aralık 2009 Salı
bunu seviyorum ...
simply colors'u seviyorum çünkü istediğimi yazıp siparişimi veriyorum ertesi gün elimde :)
tişörtlerin kalitesi mükemmel , hediye düşününlere kolaylık daha ne olsun ...
28 Aralık 2009 Pazartesi
23 Aralık 2009 Çarşamba
1 Aralık 2009 Salı
26 Kasım 2009 Perşembe
23 Kasım 2009 Pazartesi
33 ay = 1 004,41605 gün
Dünyayı verelim çocuklara.
Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
oynasınlar türküler söyliyerek yıldızların arasında
dünyayı çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
çocuklar dünyayı alacak elimizden
ölümsüz ağaçlar dikecekler
Nazım Hikmet
9 Kasım 2009 Pazartesi
5 Kasım 2009 Perşembe
ikisi biraraya gelince...
2 Kasım 2009 Pazartesi
27 Ekim 2009 Salı
çabuk büyü , sabırsız irem seni bekliyor, oyun oynamak için
26 Ekim 2009 Pazartesi
19 Ekim 2009 Pazartesi
aşı
Cumartesi günü doktor kontrolümüz vardı Hepatit A 2. doz aşımızı olduk ,
bir ay sonra zatürre aşısı yapılacak ,
En son 14 mart ta gitmişiz doktora 7 ay olmuş ,
14-03-2009 da 90 cm. şimdi 98 cm olmuş boyu , kilomuz da 14,150gr. dan 16,500 gr. 'a çıkmış.
Boğazının sol tarafında kırmızılık , ve kulakta akıntı gördü doktorumuz 3 günlük bir şurup ve antibiyotik tedavimiz olacak , görüntüde bir sıkıntısı yoktu biraz can sıkıcı oldu bizim için...
Doktor sonrası Vildan teyze ve Ecenaz 'a gittik , akşam ordaydık , Pazar sabahı hepimiz geç uyanınca araya da öğle uykuları girince anca parka gidebildik , sonra eve dönüş ...
13 Ekim 2009 Salı
9 Ekim 2009 Cuma
babası mail göndermiş oy istiyor ...
7 Ekim 2009 Çarşamba
gözler yaşardı,burun aktı,sebebi bir soğan :)
Sofradan alıp yanıma geldi yiyebilirmiyim ? diye sordu :) evet yiyebilirsin cevabını alınca yenmeye başlandı
Ama 2 tane taze soğan yendi bitti , sofraya oturduğumuzda üzerine yarım lüferi de lüp lüp mideye indirdi ... (çok şükür bana benzemiş balığı çok seviyor , Tayfun'a balığı nerdeyse zorla yediriyorum. )
29 Eylül 2009 Salı
ecenaz'la haftasonu
24 Eylül 2009 Perşembe
23 Eylül 2009 Çarşamba
31 ay = 943,542347 gün
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...
CAN YÜCEL
18 Eylül 2009 Cuma
bayram şekerlerime :)
Eski bayramlarda çocuk olmak nasıl anlatılır ki şimdi ki çocuklara ...
40'a merdiven dayamış bir kadın gözleri dolarak yazıyorsa bunu bilin ki çok ama çok güzeldi
Ecenaz'ım , İrem'im , Beren'im ...
Yaşadığımız ama yaşatamadığımız o eski bayramlar
için
kaybolup giden değerler
için
o bayram sabahı heyecanını hiç bilemeyecek olduğunuz
için
bayram sabahına kadar zor beklenen,
yeni ayakkabılarla sokağa adım atmanın
nasıl bir duygu olduğunu ,
bayram sabahı anne ve babanın ellerini öpmenin
teyzeler, enişteler , amcalar, yengeler, komşular, bir sürü kuzenle
ev ev dolaşmayı,
kalabalık sofralarda yenen yemekleri
el öpmeyi
mendillerin içine konan şeker ve paraların avucunuza konduğunda yaşanan sevinci
masal gibi
bir varmış bir yokmuş
gökten üç elma düşmüş
biri
eski bayramların çocuklarının başına
biri
yeni bayramların çocuklarına
biri'de
eski yada yeni bayram sevincini yaşayamayan çocukların başına
(teyze,anne,yenge)
figen
sizi çok seviyorum...
17 Eylül 2009 Perşembe
15 Eylül 2009 Salı
kısa kısa kıssadan hisse...
Çok şükür sağ salim , olanları görünce insanın inanası gelmiyor çünkü ...
2 gün deniz , 1,5 gün otel odası nöbetçiliği, hava yüzünden çalışmayan deniz otobüsleri, anneanneye gidiş 1 gece orda kalıp ertesi gün , çalışan ilk deniz otobüsüyle eve dönüş , kabus gibiydi bitti.
Cuma sabahı Begüm Amerika'ya döndü... Koca bir yıl daha orda ...
Kuzuyla evde olmak çok keyifliydi ...
Pazar akşamı hadi yatalım yarın işe gidiyorum deyince suratı asıldı , morali bozuldu minik cadının...
Akşam eve geldiğimiz de acısını çıkarttı , mız mız , sürekli peşimde bakalım bu akşam neler olacak ?
Ecenaz bugün anaokuluna başladı :)
Bugün 33 okul 3003 öğrenci için elele kampanyası için aldığım malzemeleri kargoya verdim.
Daha önce burda hiç alışverişle ilgili bişi yazmamıştım ama zeyland'ın sitesine bir bakmanızı tavsiye ediyorum ,yazlık ürünlerin fiyatları oldukça uygun ,ben genelde İrem için sezon sonlarında alışveriş yapıyorum , önümüzdeki yaz için güzel ciciler aldım dün ...
Bu bayram annemler yok ,
Bu bayram sabahı annemlerde kahvaltı yok...
Ordan burdan oldu biliyorum ama bugünlük böyle :)
7 Eylül 2009 Pazartesi
4 Eylül 2009 Cuma
8 gün (anne baba irem)
Gördüğü her maviyi deniz zannedip heyecanlanan bir minik kalp ...
Mayosunu ortalarda gördüğünde gözlerini kocaman açıp heyecanla bu denizde giyiliyo anne diyen :)
Denize gidiyoruz annecim deyince koşup babasının ellerine sarılıp
sende gelicen mi ? baba diyen ( öncekilerde babamız yoktu yanımızda )
Günlerdir parmakla sayıyoruz şu kadar kaldı diye
Bu sabah yine erkenden uyanıp babaanneye gitmicem deyip yaygarayı basınca
ama yarın sabah hep beraber denize gidiyoruzu duyunca susan , gülümseyen
gidiyoruz ...
31 Ağustos 2009 Pazartesi
haftasonu buluşmalar :)
Cumartesi günü anne ile beraber işe geldi İrem , iş çıkışı doğru Ecenaz'a sonra çok ama çok uzaklardan gelen güzeller güzeli Dilara ile buluşmaya gittik ...
Pazar günü de Candaş 'la beraberdik ...
Bu hafta sonu iki güzel insanla tanıştım ve dünyalar güzeli iki kuzuyla :)
çok ama çok güzeldi ...
26 Ağustos 2009 Çarşamba
iyi ki doğdun , kardeşim oldun :)
kendimce kendim
Zaman
geçip giderken,
Yıpratmış seni….
Gözlerin altında hafif kırışıklıklar,
Gülerken daha da belirginleşen.
Ama
bakışın hala çocuk……
Sanki,
O üç katlı evin penceresinde,
Okulun dağılış saatini bekleyip,
onca kalabalık arasında…
İlk aşkını aradığın gibi.
Heyecanlı, telaşlı………….
Ellerin.
“ellerin güzel” diyenlere inat,
Yaşının izlerimi düşmüş üzerine…
Ama
Dokunuşun hala çocuk….
Bir bayram öncesi,
Yatak odasının kapısı kapanmış gizlice.
İki kardeş
pırıl pırıl parlayan ayakkabılara uzanıp,
Dokunmaya korkar gibi,
ama sevecen….
Büyüdün ya/yaşlandın ya
Anne oldun ya…
Daha bir ağır oturuşun, kalkışın.
Sokağa çıkıp yakartop oynama hayallerini,
Akşam ne yemek yapsamla değiştireli
Uzun zaman olmuş…..
/ Olmuş mu ?
İçin hep çocuk senin…
Belki de,
az önce düştün evinizin arka sokağında bisikletten,
dizlerin yara içinde kanıyor..
Annene koşup sıkıca sarılır gibi….
Ağladı ağlayacak bir bakış….
Ama çağırsa arkadaşın tekrar oyuna,
Öyle içten bir gülümseme
Hazır dudak kenarlarında…
vv. (25/10/2007)
şimdi de benden sana
senin şiirinle
nice yıllar diliyorum
doğum günün kutlu olsun
kardeşim , dostum, sırdaşım
herşeyim